Adliyelerin Durumu ve Af Kanunu

15 Ekim 2018

Her hafta Salı günleri Merkez Parti İl Başkanlığı’nda (İzzetpaşa Çiftliği Mah. Yeni Yol Cad. Asımoğlu İş Hanı No:14 D:8, Şişli-İstanbul) gerçekleşen toplantılarımızda bu haftaki konumuz Adliyelerin Durumu ve Af Kanunu idi.

Genel Başkan Yardımcımız Av. Ali Çitil, Merkez Parti İstanbul İl Başkanlığı’nda, Adliyelerin Durumu ve gündemdeki Af Kanunu hakkında değerlendirmelerde bulundu:

Değerli Arkadaşlar Hepiniz Hoş geldiniz.

Merkez Parti İl Başkanlığı tarafından düzenli olarak yapılan salı toplantılarında bir önceki toplantıda alınan karar ile bu hafta sunum yapma görevi bana tevdi edilmiştir.

Bu görev kapsamında bugün size adliyelerin durumu ve af kanunu teklifi ile ilgili olarak sunum yapacağım. Sunum sonrası karşılıklı olarak değerlendirmeler yapabileceğimiz gibi sorularınıza da yanıt vereceğim.

Öncelikli olarak gündemdeki kanun teklifinden önce sizinle adliyelerin durumunu değerlendirmek istiyorum. Çünkü adliyelerin gelmiş olduğu son durumdan ötürü af kanunu teklifi sunma zorunluluğu doğmuştur.

Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün 2017 yılına ait adalet istatistikleri bilgilerini sizinle paylaşmak istiyorum.

31/12/2017 yılına kadar olan bu verilere göre; İlk derece mahkemelerinde görülen dava sayısı 6.857.277 iken bu davalara bakmakla görevli hakim sayısı 7937 dir.

Bu ne demek oluyor? Bir hakime düşen dosya sayısı yılda 1000 dosyaya yakındır.

Kıta Avrupası Hukuk Sistemlerinde ve Anglo Sakson Hukuk Sistemlerinde bir hakime düşen dosya sayısı en fazla 10 dur.

Yaklaşık olarak bizim hakimlerimiz Amerika’daki ve Avrupa’daki hakimlerden 100 kat daha fazla dosya düşmektedir. Dosya düşmektedir diyorum çünkü dosyaya bakmaktadır dersem pek gerçekçi olmaz.

Başka bir tartışılması gereken husus ise hakim-savcı ve avukatların liyakat sistemine tabi tutulması gerekliliğidir. Fakat bu konu başka bir sunumun konusu olabileceğinden bu konuya şimdilik bu şekilde yorum yaparak devam edelim.

Yine 31/12/2017 tarihine kadar olan Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün verilerine göre Cumhuriyet Başsavcılıklarındaki soruşturma sayısı 8.479.555 dir.

YARGITAY Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in, “80 milyonluk ülkemizde yaklaşık 9 milyona yakın şüpheli vardır.” şeklinde bir vakıf üniversitesinde beyanda bulunması bundan kaynaklanmaktadır.

Bu dosyalarda görevli savcı sayısını bakanlığın verilerinden ulaşamadım. Fakat tahminim 2 bin civarındadır.

Bu da şu demek oluyor, yaklaşık olarak her bir Cumhuriyet Başsavcısının yılda 4.000 dosyaya bakması demektir. Bu mümkün değildir. Sadece düşen dosya sayısını belirlemektedir, dosyaya bakılması mümkün değildir.

Adalet İstatistikleri paylaşımlarından sonra şimdi sizinle Ceza İnfaz Kurumu İstatistiklerini paylaşacağım.

31/12/2017 tarihine kadar olan Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün verilerine göre 200 bin 727 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Bu sayının yaklaşık olarak %60’ını hükümlüler %40’ını ise tutuklular oluşturmaktadır. Bu demek oluyor ki yaklaşık 120 bin hükümlü ve 80.000 tutuklu bulunmaktadır.

Çok daha üzücüsü bu sayının 9 binine yakınını suça sürüklenmiş çocuklar oluşturmaktadır.

2018 verileri henüz açıklanmadı. Adalet bakanlığı istatistikleri yılın sonunda açıklamaktadır. Bu nedenle 2018 yılının resmi istatistikleri mevcut değil. Ancak tahmini bilgiye göre şuanda 253 bin kişinin üzerinde tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır.

Yargı sistemi geldiğimiz noktada artık yargılama faaliyeti yapamaz hale gelmiştir. Yani yargılama faaliyeti yaparak bu dosyaların sonuçlandırılması mümkün görünmemektedir.

Tabi ki bunun çözümü af getirmek olmamalıdır. Ceza Hukuku, Ceza Yargılaması Hukuku ve İnfaz Hukukunun kabul etmeyeceği bir yöntemdir.

Yargı sistemi bağımsız ve tarafsız çalışmadığı için, işin ehli ve liyakat sahibi hakim ve savcıların mevcut olmamasından, yeterli sayıda hakim ve savcı olmamasından dolayı, mevcut düzenlemelerdeki eksikler gibi nedenler ile yargının görevini layıkıyla yerine getirememektedir.

İşte bu noktada yasama organın affa ilişkin bir düzenleme yapması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Nitekim 12/5/2018 tarihinde MHP Genel Başkanı devlet Bahçeli twitter hesabından atmış olduğu twit ile af tartışmalarını gündeme getirmiştir. Bunun üzerine açıklamalar yapmaya devam etmiştir.

Bunun üzerine Ak Parti Hükümeti ve Ak Parti Sözcüleri affın gündemlerinde olmadığını söylediler. Malumunuz erken seçim de ilk olarak Bahçeli tarafından gündeme getirilmiş ve yine Ak Parti Hükümeti ve sözcüleri bunu reddetmişti.

Bu nedenle affın dile getirilmesi ile birlikte artık geri dönüşün olacağını sanmıyorum. Yakın bir zamanda affa ilişkin düzenlemelerin yasalaşacağını düşünüyorum.  Malumunuz zaten imar affı yapıldı. Vergi affı yapıldı. Sıranın şimdi adli affa geldiğini düşünüyorum. Ancak bu affın kapsamının ne olacağı halen tartışılmaktadır. İsterseniz biraz bu tartışmalar üzerine konuşabiliriz.

Öncelikli olarak MHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yıldız’ın 22/09/2018 tarihinde kamu oyunda paylaşılan kanun teklifi ile ilgili olarak konuşmak gerekirse; bu kanun teklifindeki affa ilişkin düzenlemeye göre uyuşturucu suçları, cinsel suçlar, kasten adam öldürme suçu ve ormana karşı işlenen suçlar ve Atatürk’e karşı işlenen suçlar ve en önemlisi ise devlete karşı işlenen suçlar affın kapsamı dışındadır. Ayrıca bu kanun teklifi 12/5/2018 tarihine kadar işlenen suçları kapsamaktadır. Aslında bu kanun teklifi teknik anlamda af dememiz mümkün değildir. Çünkü af değil ceza indirimi öngörmektedir.

Türkiye’deki af düzenlemelerin çoğu zaten teknik anlamda genel af ya da özel af olarak kabul edilmesi mümkün değil. Neden mümkün değil? TBMM Üye Tamsayısının 3/5 i ile af düzenlemeleri yapılabiliyor.  Milletvekili sayısının 360’ı ile af düzenlemesi çıkarılabiliyor.

Türkiye’nin af düzenlemeleri ile ilgili geçmişi bize biraz affın alışkanlık haline getirdiği gösteriyor. İlk affa ilişkin düzenleme TBMM açıldıktan sonra 7/11/1922 tarihinde Cumhuriyet henüz ilan edilmeden yapılmıştır. Cumhuriyetin ilanından hemen sonra 26/12/1923 yılında ise 2. af düzenlemesi yapılmıştır. Devamında ise Cumhuriyetin 10. yılında 29/10/1933 tarihinde 3. Olarak af düzenlemesi yapılmıştır. Devamında da bu şekilde zaman zaman af düzenlemeleri çıkmıştır. En yakın ve en çok bilinen Rahşan Affı vardır. Bir araştırmaya göre ortalama 7 yılda bir affa ilişkin düzenlemeler yapılıyor.

Genel olarak çıkarılması düşünülen düzenlemeler için örtülü af olarak söyleyebiliriz. Bu ne demek denetimli serbestlik, cezanın ertelenmesi, koşullu salıverilme gibi infaz hukuku ile ilgili müesseselerde bir takım değişiklikler ile yapılacağı kanaatindeyim.

Mesela 6 yıl 3 ay hapis cezası olan kişinin kararı kesinleşmiş ve infazı gerektiğinde bu düzenlemelerdeki genişletmeler ile bu cezanın infazı mümkün olamayacaktır.

Toplumsal Mutabakat açısından hangi suçları kapsayacağı ve hangi tarihten itibaren olacağı önem arz etmektedir.

Klasik kader mahkumlarını mı kapsayacak terör mağdurlarını mı kapsayacak şu anda bu tartışılıyor.

Tabi hukuk devleti ilkesi gereği kafamıza göre hareket edemeyiz. Bu suçlar olsun bu suçlar olmasın; kişilere karşı işlenen suçlar olsun devlete karşı işlenen suçlar olmasın; şu tarihten itibaren işlenen suçları kapsasın şu tarihten itibaren işlenen suçları kapsamasın dememiz mümkün değil. Kader mahkumlarını kapsasın terör mağdurlarını kapsamasın gibi ayrım yapılması mümkün değil. Bu nedenle bir af olacak ise herkesi kapsamalıdır. Aksi halde bunun Anayasaya aykırı olması nedeniyle iptali gerekir. Nitekim geçmişte benzer olaylar ile karşılaştık.