Basın Açıklaması

10 Nisan 2019

Değerli basın mensupları ve kıymetli arkadaşlar bugün burada toplanma sebebimiz 31 mart günü  gerçekleştirdiğimiz seçimlerin kısaca değerlendirilmesi, Türkiye’nin acil problemlerinin ifade edilmesi ve bundan sonra arkadaşlarımızla takip edeceğimiz yol haritasının tespit edilmesidir.

Evvela şunu belirtelim ki her ne kadar bu açıklamayı burada yani Merkez Parti Genel Merkezinde yapsak da bu fikirler sadece benim ve Merkez Partisinin görüşleri değildir.Bu fikirler şu anda burada bulunan veya bugün bu saatte burada bulunmasa dahi bize bir şekilde düşüncelerini ifade eden, Türkiye’nin her yerinde istişare ettiğimiz partimizin mensubu olan veya olmayan akl-ı selim Sayın halkımızın fikridir.

Bugün burada kimler var derseniz, herkesi tek tek saymak mümkün değildir, sosyal demokrat kanadında Türkiye Cumhuriyetinde bakanlık yapmış sayın Mahmut ER’dir, AKP kurucularından ve milletvekilliği yapmış Sayın Kemal ALBAYRAK, eskimez siyasetçilerinden demokrat partiden gelen Türkiye’nin siyasetinde yer alan ve liberal kanadını da temsil eden hukukçu sayın Yusuf Ziya KIVANÇ, asil Türk ordusunda yıllardan beri görev yapmış ve kardeşini şehit vermiş, fakat sonra hukuki mağduriyetlere uğramış sayın Mehmet ALKAN arkadaşımız, yine ordu mensubu hukukçu ve mühendis, Türkiyedeki hukuki mağduriyetleri kendisine dert edinmiş hukuk mücadelesiyle tanınan sayın Levent MAZILI GÜNEY ve burada isimlerini tek tek vaktinizi almamak için sayamayacağım partimizin mensupları ve muhterem mesai arkadaşlarım. İstanbul’da, Ankara’da partimizin çeşitli kurumlarında, ofisimde, evimde her hafta toplanıp müzakereler yaptığım geniş bir camianın fikridir. Onun için bu açıklamalarımızı beraber çalıştığımız bu arkadaşlarımızın , partimizin, şahsımın ve halkımızın fikirleri diye not etmenizi istiyorum. Bu fikirler bizim siyasi hayata başladığımız günden beri bu seçimde de halkımız tarafından tescil edilen fikirlerdir.

Bu seçimin kazananları,

  • Hakaret ve küçük düşürücü sözler yerine, güzel üslup,
  • Ayrıştırmak yerine, birleştirmek,
  • Kavga yerine müzakere etmek,
  • Tehdit yerine, dostça ikaz,
  • Çatışma yerine,huzur ve sükun,
  • Kabadayılık yerine, efendilik,
  • Kötü niyet yerine, iyi niyet,
  • Düşmanlık yerine, dostluk,
  • Usulsüzlük yerine ,usul,
  • Manipülasyon yerine, rekabet,

Kısacası iyilik olmuştur.

Kavga, tehdit, korkutma, istismar, şantaj, bölücülük, düşmanlık, nefret, kıskançlık, çekememezlik, hazımsızlık, kısacası kötülük kaybetmiştir.

Özetle biz Merkez parti olarak siyasete başlarken ve yeni bir siyaset, yeni bir siyasi kadro derken kendimize kötüden değil, iyiden yana olmayı, ayrıştırmayı değil birleştirmeyi, yıkmayı değil yapmayı, kötüyü değil iyiyi, olumsuzu değil olumluyu fikrimizin de merkezine koyarak yürümeye başladık. Bu seçimle halkımız tüm siyasi aktörlere nasıl bir siyasetin özlemi içinde olduğunu göstermiş, bu beklentisini tescil etmiş ve biz siyasi aktörlere görev vermiştir.

Şunu kesin ve net bir biçimde ifade edelim ki, Milletin hizmetçisi ve temsilcisi olan siyasetin ve siyasi aktörlerin görevi vatandaşları bir birine düşman eden çatışmaları körüklemek ve toplumsal fay hatlarını büyütmek değil, uzlaşma, barış ve hep birlikte yaşama kültürünü ön plana çıkarmaktır. Nefret ve çatışma kültürü bir toplumu ilerletmez, ancak teröre, savaşa ve yok oluşa sürükler.

Uzlaşma ve hoşgörü kültürü ise sanatı, marifeti, hukuku, demokrasiyi edebiyatı, adaleti vesair güzellikleri sonuç verir. Bizim aradığımız da bu seçimde milletin arzu ettiği de budur. Biz nefret üreten, birbirinin yüzüne bakamaz hale gelen, boş lafların ve kibrin geçici ve zehirli tadının bağımlısı bir toplum değil,

  • Adalet,
  • Hukuk,
  • Bilim,
  • Sanat,
  • Kültür,
  • Refah ve katma değer üreten bir topluma dönüşmeliyiz.

Bunları topluma sağlamayı hedeflemeyen hiçbir siyasi girişimin veya hareketin kimseye bir faydası yoktur. Aksi bir siyasi anlayış, nihayetinde kendini tüketir ve toplumda tamiri son derece güç hasarlar oluşturur.

Siyaset, sınırlar dahilinde milletin problemlerini çözme, sınırlarımızın haricinde ise diğer devletlerle düşmanlıkları değil dostluk ilişkilerini geliştirme sanatıdır. Bizim hükümetimiz ise içeride problemi çözme yerine, yoksulluk ve terör üretti. Uluslararası ilişkilerde ise dostluk yerine düşmanlıklar üretti. İçte milleti teröre, dışta ise savaşa mahkum etti. Halbuki terör yoksulların savaşı, savaş ise zenginlerin terörüdür. Bu hükümet sadece ekonomik yoksulluk üretmedi, hukuki yoksulluk, ahlaki yoksulluk, adaletsizlik ve her türlü yoksulluğu üretti.

Sonuçta seçimlerde geldiği nokta beka meselesini istismar etmekti. Bir milletin bekası yani devamı güvenlikle olur. Bu güvenlik ise sadece bildiğimiz manadaki askeri güvenlik değildir. Güvenliğin temeli adaletin tesis edilmesidir. Bir memlekette adalet yoksa askeri tedbirlerle güvenliği, dolayısıyla bekayı sağlayamazsınız. Güvenlik ve bekanın diğer bir önemli unsuru ekonomik kalkınma ve yeterliliktir. Bugün devletleri ayakta tutan eğitim, ilim, sanat, adalet, üretmek ve güçlü ekonomileridir. Artık askere dayalı devletler değil kuvvetli ekonomi ve adaletin tesis edilmesi en önemli unsurlarıdır.

Acil problemlerimiz,

  • Evvela adaletsizlik ve hukuksuzluk en acil problemdir.
  • Bir an evvel genel bir af düzenlemesi yapılmalıdır.
  • OHAL döneminde KHK’lar nedeniyle mağdur olanlar görevlerine iade edilmelidir.
  • Cezaevi yapmak yerine mevcutlar boşaltılmalıdır.
  • Yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü sağlanmalıdır.
  • Ekonomi yeniden tasarlanmalıdır. Üretmeyen ülkeler batmaya mahkumdur. Biz üretemiyoruz.
  • En büyük savaşımız cehalete karşı olmasına rağmen, bilim ve bilim adamlarımız neredeyse yok hükmündedir. Cehalet revaçtadır.
  • Osmanlı vergi ve ganimetle büyümüş, sonrasında üretemediği için batmıştır. Üretemezsek bizi de bekleyen sonuç aynıdır.
  • Güvenlik ve beka sorunu ancak güçlü ekonomi , adaletin ve kardeşliğin birleştirdiği bir milletle aşılabilir.
  • Artık uluslar arası alanda belirleyici güç faktörleri, askeri güç değil, bilişim ve ekonomi başta olmak üzere, toplumu bir arada tutan adaletin tesisi, insan haklarının öncelikli olması gibi yumuşak güç unsurlarıdır.

İhtiyacımız olan siyasi kadro, adalet, hürriyet, eşitlik ve tam demokrasi ortak alanlarında birleşmiş yeni bir siyasi anlayışa sahip insanlardan oluşmalıdır.

Bireye göre değişmeyen, ideolojik olmayan, evrensel hukuk ilkelerine dayalı, her koşulda insanı ve haklarını önceleyen, etnik köken, mukaddesat ve her türlü değeri alet etmeden vicdana, akla ve bilime dayalı bir siyaset anlayışı geliştirilmelidir.

Bizim meselemizin özü ehliyet ve adalettir. Başka tüm zihniyetleri, ne olursa olsun reddediyoruz.

Milliyetçilik, din ve kurucu irade diye dayatılan şahsi hiçbir kabulü, biz kabul etmiyoruz. Milletimizi sürü, kendimizi çoban olarak görmeyi reddediyor, bireyi ve hukukunu üstün görüyoruz.

Adalet, hürriyet, akıl ve vicdan esaslarına göre bir yapıyı ve sistemi yeniden inşa etmek istiyoruz. Bunun için her fikrin iyi tarafını alabiliriz. Uzlaşmacı ve müzakereci bir siyasetin mümkün ve gerekli olduğuna inanıyoruz. Reddettiğimiz sadece peşin, bilgiye dayanmayan fikirlerdir, düşmanlıktır, kin ve nefrettir.

Bir ülkenin en büyük hazinesi insanlarıdır. Özellikle yetişmiş, nitelikli bireyler halkımızın refahı için hayati önemdedir. Ülkemizde huzur ve sükun ortamı sağlanamadığı için, yetişmiş bireyler, ülkemizin değerleri çareyi yurt dışına gitmekte bulmaktadır. Ülkemizden gidenler dindar görünen yerlere değil, adalet, güven ve refahın olduğu ülkelere gitmeyi tercih ediyorlar. İnsan sermayemizi kaybediyoruz. İnsanımızı elde tutmanın tek yolu, gittikleri yerde umduklarını ülkemiz içinde, burada sağlamaktır.

Adalet bir milletin hazinesidir. Adalet olmayan yerde ne toplum, ne de millet yoktur.

Bizler, Merkez Parti mensupları olarak, akıl, vicdan ve adaleti tekrar ayağa kaldırmak için bu gayeye ulaşmak isteyen her bir bireyle ortak çalışmaya hazırız. Dileyenleri partimiz bünyesine davet ediyoruz. Partimiz üyesi olmasa da bu idealleri paylaşan herkesi ortak mücadelemize katkı sunmaya davet ediyoruz.

Merkez Parti adalet arayışının takipçisi olacak ve bu arayışı her alanda, kahvehanede, adliyede, Mecliste, sokakta dile getireceğiz ve sahaya ineceğiz. Tüm siyasi aktörler üzerinde de tam saha baskımızı uygulayacağız.

Akıl, vicdan ve adalet arayışımızda ortaya koyacağımız eylemleri ve yol haritamızı sizlerle kısa süre içinde paylaşacağız.

 

 

 

Prof .Dr. Abdurrahim  KARSLI

Merkez Parti

Genel Başkanı