Gezi davası kararı her yerinden siyaset kokuyor

27 Nisan 2022

Merkez Parti Genel Başkan Danışmanı Yusuf Ziya Kıvanç, bir hukukçu olarak Gezi dosyasını incelediğini belirterek, delilsiz, kanıtsız mahkeme kararının siyaset koktuğunu söyledi. Kıvanç, “İlk çağlarda çok tanrılı tapınak dinlerinde tanrı gazaba gelmesin diye tapınaklarda bakire kızlar, genç erkekler kurban edilirmiş… Dilimizde bir deyiş vardır ya hani ‘ilahlar kurban istiyor’ denir. Bugün soruyorum. Bizde de ilahlar mı kurban istiyor? Tek adam rejimi adına Gezi dosyası ile delilsiz kanıtsız ceza alanları birileri kurban mı adadı?” diye sordu.

 

Kıvanç’ın açıklamaları şöyle:

 

Dün verilen Gezi davası kararından bahsedeceğim. Hukukun isyanından, çığlığından, hukukun hukuksuzluğundan bahsedeceğim… Eliot, “suya taş atıyorum hale yapıyor” diyor… Biz de taş atıyoruz, ortaya düşünce atıyoruz ama ne ses ne yankı ne hale görüyoruz… Yoksa taşı kör kuyuya mı atıyoruz? Ne suyu görüyor ne haleyi görüyoruz. Hukuk adaleti istemektir. Adalet diye bir şey arıyorsak önce erdemli insanlar olalım. Erdemli olmaya çalışalım. Gezi davasını konuşalım mesela… İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Gezi davasında verdiği kararın hukuk ve adaleti yansıtmadığını, kararın her yerinden siyaset koktuğunu, iktidar ve iktidar gücünün bozulan kokusunu saçtığını görüyoruz. Gezi kararında tek adam rejiminin ülkeyi getirdiği noktayı bir kere daha görüyoruz. İlk çağlarda çok tanrılı tapınak dinlerinde tanrı gazaba gelmesin diye tapınaklarda bakire kızlar, genç erkekler kurban edilirmiş… Dilimizde bir deyiş vardır ya hani, İLAHLAR KURBAN İSTİYOR. Bugün soruyorum. Bizde de ilahlar mı kurban istiyor? Tek adam rejimi adına Gezi dosyası ile delilsiz kanıtsız ceza alanları birileri kurban mı adadı? Eski bir hukukçu olarak Gezi dosyasına bakıyorum. Delilsiz, kanıtsız mahkeme kararı nasıl yazılır? İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Gezi kararı bu ülkede hukuk adalet olmadığını haykırıyor. Bu karar aynı zamanda özgürlüklerin de olmadığını söylüyor. Düşünce ve ifade özgürlüğü olmadığını haykırıyor. 17. Asırda yaşamış düşünür Altuser, bir ülkede yönetenler yönetimi şahsi hesaplarına alet ederse, yolsuzluk ve suiistimal yaparsa vatandaşların direnme hakkından bahseder. Bir demokratik hak olarak direnme hakkı da bu ülkede sivillerin elinden alınmış… Gezi kararı ile Osman Kavala ve arkadaşlarına verilen müebbet hapis, 2022 yılında bir zamanlar Avrupa Birliği aday ülkesi olmuş Türkiye’ye yakışmıyor. Türk yargısına da yakışmıyor. Türk yargısının son yıllarda karar grafiği, Gezi kararları gibi kararlarla doludur. Gezi kararı ilk değil belki sonuncusu da olmayacak. Ama insanımızı, idarecileri, politikacıları, aydınları, yargıçları, savcıları, avukatları, hukukçuları düşündürmek için çok daha önemli… Dosya içeriğinde dinleme kayıtlarından başka delil bulunmadığı ilk dinleme kararının 18.6.2013 tarihinde TCK.220.Md. ile düzenlenen “Suç işlemek için örgüt kurma” suçuna ilişkin olarak alındığı, TCK. 312. Md. kapsamında HÜKÜMETE KARŞI suç suçunda alınan bir dinleme kararı olmadığı, daha sonra eklendiği, bu haliyle dinleme kayıtlarının kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde bulunduğu, dosyadaki dinleme kayıtlarının yasak delil mahiyetinde olduğu, sanıkların kanuna aykırı dinleme kayıtlarına karşı beyanları yasak delile dayandığından hükme esas alınamayacağı, aksi kabul edilse dahi dinleme kayıtlarını destekleyen somut kayıtlar olmadığı ve tek başına dinleme kayıtlarının sanıkların üzerine atılı suçlardan mahkûmiyetlerine yeterli olmadığı anlaşılmış olup, atılı suçlardan cezalandırılmaların yeterli delil bulunmadığından her türlü kuşkudan uzak SOMUT, KESİN ve inandırıcı başkaca delilde bulunmadığından BERAATLARINA, tutuklu sanık Osman Kavala’nın TAHLİYESİ ile diğer sanıkların tutuklanmaması görüşündeyim. Yargının ülkeyi kararttığı bir zamanda bir ceza yargıcının ışığı mum mu, çıra mı, ampül mü? Zaman içinde anlayacağız, yaşarsak göreceğiz. Göreceğiz adalet ağacı Anadolu’da yeşerecek mi? 2002’lerde adalet bekliyorduk iktidara gelen birilerinden… Şimdilerde onlar saraylarında konfor içinde mükellef sofralarında el bebek gül bebek yaşarken bizlere adalet adına zulmün karanlığında kanun hukuk aramak düştü. Şimdilerde hukukun evrenselliğini unuttuk. Hukukun işlevini unuttuk… Hukukun ideolojisini, ekonomisini, sosyolojisini, felsefesini unuttuk… Elimizde biçimsel KANUNLAR kaldı… Onların adil düzen dedikleri bir çeşit biçimsel şekli kanun düzeniymiş… Adalet dedikleri gibi iktidarın maşasıymış… Biz siviller bilemedik… Soruyorum… Bağırıyorum… Haykırıyorum ÇIĞLIK atıyorum… Bu ülkede hukuk var mı, adalet var mı? Yasalar, mahkemeler, polisler, jandarmalar, hapishaneler niçin var? Sir John Macdonell diyor ki mahkemelerin varlığı o ülkede ADALET olduğu anlamına gelmez. Roma hukukundan gelen temel hukuk kuralları, DÜRÜST YAŞAMIN teşviki, başkasına ZARAR VERMEME ilkesi, HERKESE KENDİ HAKKINI VERME ilkesi… Bu ülkede nerede?