Cemevleri statüsü kanunla düzenlenmelidir, adaletsizliğe yol açmaktadır

2 Ağustos 2022

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Genel Başkanımız Prof.Dr. Abdurrahim Karslı,  Ankara’da üç cemevine yapılan saldırıyı kınadıklarını söyledi. Karslı, “Seçime doğru ortalığı karıştırmak isteyenler var. Cemevlerimize yapılan saldırı planlı bir saldırıdır. Aynı gün arka arkaya birden fazla saldırı olması plan dahilinde yapıldığına işaret ediyor. Zaten saldırıyı gerçekleştirenler yakalandı. Arkasından kirli bir örgüt parmağı çıkacak diye düşünüyorum. Alevi yurttaşların yanındayız” diye konuştu.

 

Karslı, cemevlerinin statüsüyle ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Alevi yurttaşların vergileriyle Diyanet’in masraflarının karşılandığına dikkat çeken Karslı, “Ancak sünni vatandaşlar Alevilerin ibadethane giderlerine katılmamaktadırlar. Burada bir adaletsizlik var. Bunun kanun çerçevesinde düzenlenmesi gerekmektedir” dedi.

Karslı, şunları söyledi:

“Alevi kültür dernekleri ve vakıflar toplumun kanayan bir yarasıdır. Ne statüsü bellidir ne de doğru düzgün bir düzenleme vardır. Kanunen bir düzenleme yapılıp statüye kavuşturulması gerekmektedir. Gelir giderleri nasıl karşılanmalı, statüsü ne olmalı, bütün bunlar kanuni düzenlemeye tabi tutulmalıdır. Çünkü şöyle bir eşitsizlik söz konusu. Diyanetin masrafları devlet tarafından karşılanmakta, Alevi yurttaşlar da ödedikleri vergilerle bu masrafa dahil edilmektedir. Ancak sünni vatandaşlar Alevilerin ibadethane giderlerine katılmamaktadırlar. Burada bir adaletsizlik var. Bunun kanun çerçevesinde düzenlenmesi gerekmektedir. AK Parti Alevi açılımı, çalıştayı adıyla çeşitli faaliyetler yaptı. Ancak kanunen hiçbir somut adım atılmadı. Dolayısıyla bu adaletsizlik durumu bir an önce mevzuatla çözülmeli, kanayan bir yara olmaktan çıkarılmalıdır. Eşit yurttaşlık temelli olarak sünnilere ne haklar veriliyorsa alevilere de o haklar verilmelidir. Ancak burada ince bir nokta var. Cemevleri ibadethane midir değil midir tartışması meseleyi tıkamaktadır. Problem din ve inanç temelli olduğundan ibadethane nedir sorusuna odaklanmak gerekir. Her din gibi İslam dininin de bir sahibi var. Hz. Peygamber bunu hem tebliğ etmiş hem tatbik etmiş hem de tefsir etmiştir. Dolayısıyla ibadetin usullerini doğal olarak o belirlemiş. Tabiri caizse bunu kendi kafasına göre değil hükümlere göre yapmıştır. Cemevlerinin ibadethane olup olmadığı konusu din alimlerinin, akademisyenlerinin çözmesi gerektiği bir konudur. Buradan çıkan sonuçla mevzuat düzenlenmelidir. Siyasilerin eline bırakılırsa hem çözüm olmaz hem de politik istismar ve sömürüye yol açar. Bugüne kadar böyle yapılmış, bundan sonrasında böyle yapılmamalıdır.”