Mahkemelerin varlığı, bir ülkede adaletin olduğu anlamına gelmez

31 Mart 2022

Merkez Parti Genel Başkan Danışmanı Yusuf Ziya Kıvanç, son dönemde artan cinayet, tecavüz haberlerine dikkat çekerek, “Anadolu halkına ne oldu?” diye sordu. Kıvanç, Türkiye’de adaletin olmadığını belirterek, “Mahkemelerin varlığı, bir ülkede adaletin olduğu anlamına gelmez” dedi.

 

Kıvanç’ın değerlendirmeleri şöyle:

 

Sir John Macdonell, “Mahkemelerin varlığı bir ülkede adaletin olduğu anlamına gelmez” diyor. Bu hafta İstanbul Esenyurt’ta bir ailenin dört ferdi cinayete kurban gitti. Geçen hafta Kırıkkale’de 28 yaşında 3 çocuk annesi kadın misafir kaldığı evde intihar etti. Cinayetler, kadın cinayetleri, çocuk ve kadın tecavüzleri her gün karşımıza değişik şekilde geliyor… Bize, bu Anadolu halkına ne oldu? Sanki bir suç işleme makinesi her yeri kuşatmış hızla yürüyor… Avrupa’ya bakıyoruz yılda bir veya iki cinayet… Kamuoyu ayağa kalkıyor, büyük haber oluyor… Sosyolojik, psikolojik, kriminal ve siyasi boyutları ile kamuoyu olayı ele alıyor… Türkiye’de ise sadece cinayet ve tecavüz olarak yalın bir haber… Bazen de bir yetkili “Bir kereden bir şey olmaz diyebiliyor.” Veya “öldürülen ne dedi de sebep oldu” deniyor… İlgisizlikle olay geçiliyor, geçiştiriliyor… M.Ö. (1400-1380) Hitit Hükümdarı 2. Tuthalı, hakimlere “basit bir davayı zorlaştırmayınız, zor bir davayı da basitmiş gibi göstermeyiniz, doğru olanı yapınız” diyor. Hitit hukukunda Roma hukukunda olduğu gibi köle vatandaş ayrımı da yok. Adalet bir erdem işidir…  Birey toplum ve devlet yaşamında adalet, kilit taşı rolü oynar. Adaleti kanuna, hukuk devleti adına boğdurmamalıyız. Hukuk yalnızca bir kurallar yani bireylerin uyduğu maddi yaptırımlar sistemi değildir. Hukukun içinde adalet varsa o toplumda sınıflar imtiyazlı kişiler oluşmaz, kimse kimseden üstün duruma taşınmaz… Adalet varsa Yargı ve hukuk önünde herkes eşittir. Güçlüler ve güçsüzler arası mücadelede, kavgada adalet tarafsız kalamaz, insanlık bize “adalete güçsüze yakın ol” diyor… “Güçsüzün hakkını koru” diyor. Bundan 3500 yıl evvel M.Ö. 1400 yıllarda Hitit hükümdarı yargıca, “adil ol, kararlarında tarafları memnun et” diyor. Bu Anadolu coğrafyasında Roma ve Bizans temelli yıllar M.S. 530’larda disipline edilen yazılı, kodifike hale gelen Roma hukuku, yargıçlara (Hunesta Vivera) dürüst yaşamı , (Alterum Non Laedere) başkasına zarar vermemeyi, (Suum Quıque Tribuere) herkese kendi hakkını vermeyi tavsiye ediyor. Hititler M.Ö yaşamışlar, adalet aramışlar. Roma ve devamı Bizans 1453’te Osmanlı devletince yıkılmış, adalet aramış… Bu ülkede hep adalet aranmış. Osmanlı Devleti’nde Padişah Beyazıt, kız kardeşinin düğününde hazineden emanet aldığı tacı iade etmediği için yargıç ( kadı) huzuruna çıktığını ve yargı kararı ile tacı iade biliyoruz. Bize ne oldu? 21. asırda “hukuk, hukuk” diyerek bizi adaletten, insan olmaktan uzaklaştırıyorlar. Yargı, egemenlerin hukuksuzluğunu hukuk haline mi taşıyor? Hepimiz biliyoruz, adaleti içinde barındırmayan hukuk olmadan, hukuk devleti olmaz. Hukuk devleti olmadan da DEMOKRASİ olmaz. Hepimizin bu ülkede hukukla yüzleşmesi gerekir… Hepimizin adaleti düşünmesi gerekir. Adaleti, hukuku düşünmeden, sorgulamadan demokrasi gelmez. Zaten bu günlerde yaşadığımız adaletsizlik manzaraları, toplumsal ahlaki çöküş, yargının adaletsizliğinden kaynaklanmıyor mu? Bakınız, 19 Kasım 1999 tarihinde İstanbul’da AGİT Avrupa Güvenlik Şartı toplantısı yapılır. Toplantıda bireylerin, toplulukların özgürlük, refah ve güvenlik içinde yaşayabileceği hür demokratik ve daha fazla bütünleşmiş AGİT bölgesi için taahhüdümüzü Türkiye dahil 100’e yakın devlet “kararlılıkla açıklıyoruz” der. “Taahhüdümüzü yerine getirmek üzere adımlar atılmasına karar verdik” denilir. Yine İstanbul toplantısı, AGİT metni madde 33’de hukuk devletine bağlılığımızı teyit ediyoruz, yolsuzlukların AGİT ortak değerlerine büyük tehdit oluşturduğu bilincindeyiz denilir. 21 Kasım 1990 Paris şartına, 22 Haziran 1993 Kopenhag kriterlerine de imza atan Türkiye Cumhuriyeti olduğunu biliyoruz. Sonuç olarak, bireylerin, toplumsal yapının neden bu derece yozlaştığını, adaletsizliğin, hukuksuzluğun hukuk olduğunu gördükçe Türkiye’nin nereye gittiğini sormak istiyorum. Kim bizim bireysel ve ahlaki değerlerimizi bozdu, toplumsal dokumuzu kim dejenere etti? Cevabı herkes biliyor. Cevap, yıllardır yönetenler değil mi? 20 yıldır yönetenler değil mi? Başlangıçta verilen sözler ne oldu? Bir ayette denir ki “sözü tutamayacaksanız vermeyin.” Adalet istediğimizi, bilmem anlatabildim mi?