Ocak Medya’nın Sayın Genel Başkanımızla Yaptığı Söyleşinin Tamamı

5 Nisan 2019

Veysi Dündar: İlk veriler gelmeye başladığında Yıldırım 200 bin oy civarında önde görünüyordu ama fark da her geçen saat kapanıyordu. 

İmamoğlu’nun İstanbul’u kazandığı gece yarısı AA servis yapmayı kestiğinde belli olmuştu. 
Genel seçim değil bir yerel seçim neticede. Erdoğan’ın bu seçimi kazanmak için böylesine büyük bir kampanya yapmasının sebebi ne olabilir? 


Abdürrahim Karslı: En temel problemi doğru bir demokrasi kültürününolmamasıdır. Demokraside hakim ve hakem millettir. Siaysetçi, benim demokrasilerde idarede ömrüm muvakkattır, yani geçicidir diye düşünmesi gerekir. Gelişmiş ülkeler hatta buna bir süre koyar. Mesela ABD’de en fazla iki dönem seçilebilirsiniz. İnsan fıtratı uzun sürede faydayı düşürür diye düşünürler . Bizim meselelere ideolojik yaklaşımımız yanlıştır ve geldiğimiz makamdan kopmak istemiyoruz.

İkinci önemli konu ise, ne yazık ki iktidarın siyasetindefinans, eleman, araç ve her türlü sirkülasyon, özellikle reklam ürünleri sağlamak için İstanbul bir vasıtaya dönmüş durumda. Hukukun dışında bir yapı için İBB bir can damarıdır. Mevcut hükümetin davranışları bu iki sebep ile İstanbul’dan kopmamak gibi bir  garabete yol açtı. Halbuki bu bir yarıştır, bayrağı koşunun sonunda vaktigelince devretme erdemini göstermek gerekir bunu yapamadılar.

 

VD: Erdoğan’a neredeyse 25 yıllık muhasebe zamanı geldiği için mi, bin dereden su getirip, her sandığa itiraz ediliyor. Korkunun sebebi Erdoğan mı?

 

AK: Korkunun sebebi, Erdoğanın çevresi ile beraber hukuksuzluğa girmesidir. 3 Y (yani yasak, yolsuzluk, yoksulluk olmayacak) iddiasında her şey tersine oldu. Yasaklar konusundaki taahhütleri aksi ile sonuçlandı. Şu an Erdoğandan başka herkes en ağır suçla suçlanabilir. Ben bir hukukçu olarak, hem teorisyen hem de biruygulamcıyım, bu yapılanlara bir mana veremiyorum.Mesela bugün limonlu çay içmek bile Fetöcü olmaya delalet edebiliyor. Savcı fetöcülüğüne dair hiç bir delil olmayan kişi de kripto fetö olabilir, diyor. Yani ardında hiç delil bırakmayan biri en azılı fetöcü olabilir, çünkü çok dikkat etmiş bu yüzden delil bırakmamıştır, dolayısıyla bu şahıs kaliteli fetödür diyor. O halde bu ölçülere göre, bir tek Erdoğan bundan kurtulabilir, çünkü savcı onu suçlayamaz ve o da kendi kendini suçlamayacağına göre sadece o kurtarabilir kendini, diğer herkes potansiyel suçludur. Başka kimsenin kurtuluşu olamaz, böyle olmak için delile gerek yok iddia yeterlidir. Böyle bir hukuku atmosfer iddia sahiplerini de korkutuyor.

Korkularının diğer bir sebebi ise, hiçbir şeffaflıklarının olmamasıdır. Devletin gelir ve gideri arasında yıllar itibariyle çok büyük farklar var. Devlet bunu örtülü ödenekle açıklıyor.

Şimdi ben de soruyorum: Bu örtü hiç mi açılmaz?

Kısaca, Hükümet;

1. Yargılamalarda haddi hesabı olmayan hukuksuzluklaryaptı,

2. Harcamalarında şeffaf olmadı,

3. Hükumet siyasi çözüm ve kararlarında tezatlar yaşadı. Mesel çözüm sürecinde, Aponun sözlerini, yazılarını Diyarbakır meydanlarında hutbe gibi okuttu.
Orhan Miroğlu, Mehmet Metiner ve daha niceleri ile kendi partilerinde siyaset yaptı. Sonra her şey tersine döndü, benzer işlemlerle muhaliflerini suçladı. Bir çok insanımız ve imkanlarımızı kaybettik. Şehirlerimiz harap oldu.  Dış politikada olanlar iç politikaya göre daha da acılarla dolu. İslam hukukundan iki kelimeyi çok istismar ettiler. Ensar ve Muhacir dedi, 5 milyon yabancı asıllı insanı sırtımıza yükledi, 50 milyar USD bu yoksul milletin parasını onlara harcadılar.

Kısaca yargıda hatalar, yapılan harcamaların şeffaf olmaması ve diğer karanlık idari işlemler ve suç ortaklarını fazla olması koltuğa yapışmalarına sebep oluyor. Sadece Tayyip beyin değil, ekibinin çoğunluğunun ciddi hataları var. Tamamı mali ve hukuki açıdan hesap vermelidir. Bazen kendileri de ne diyorlar, iktidardan düşersek bize hesap soracaklar, hatta bütün milletten hesap soracaklar diyorlar. Oysa milletten hesap sorma diye bir şey yok. Sadece geçmiş uygulamalar ve hükumetin icraatı sorgulanacaktır.

 

VD: İktidar seçim sonuçlarını değiştirecek bir numara yapabilir mi? 

 

AK: Her türlü hamleyi yapabilirler, çünkü hukuk tanımıyorlar. Anadoluda “delidir ne etse yeridir diye bir laf vardır. Ama “külli kader” diye bir kavram da var. İnşaallah hal ve şartlar ve kader buna müsaade etmeyecektir. Çünkü yerel seçimler, yerelde sonuçlanıyorve manevra yapma kabiliyeti fazla yoktur. Muhalefet de bu defa daha tedbirli ve akıllı davrandı. Mantıken çıkış noktaları yok. Yapabilecekleri fazla bir şeyleri yok . Bundan sonra ne yapsalar kendileri kaybeder.

 

VD: Seçim sonuçlarına itiraz ediyorlar ama şurası bir gerçek ki İstanbul’da az bir fark ile de olsa kaybedeceklerini biliyorlardı…

 

AK: Türkiyede iktidar ve muhalefet aynı yerden kuruluyor. Aslında AKP’nin ve CHP’nin adayları, yaptıkları, siyaset yapma usulleri arasında fazla bir fark yok… Dolayısıyla kim kaybederse etsin aynı bahanelere sarılıp, aynı şeyleri söylüyorlar.

 

VD: Bu durumda kurulması muhtemel yeni partiler için düşünceniz nedir ?

 

AK: Eskiden siyasette en uç ve en ileri siyasi iddialarda bulunan ülkücüler, şu anda  CHP ve AKP’ye hizmet ediyorlar. Bu konjonktüre göre bir harekettir. Bahçeli Erdoğana çok af edersiniz “iblis” diyordu, sonra gitti ısrarlı bir şekilde yanında yer aldı. Bunu ülkücü camia olarak hazmetmek mümkün olmamalıdır. İyi yöneticileriyi halefler, iyi siyasetçiler yetiştirmeli, geçmişiyle ters düşmemeli, ilke ve inançlarını her zaman korumalıdır. Şimdi partiler ve yöneticileri sadece kendini öne çıkarıp, bir gerekçe göstermeden, herhangi bir ilkeye dayanmadan, diğerlerini kötülüyorlar. Şu anda AKP’den duyduğumuz şikayetleri, bu ortamda yerine mevcut hangi muhalif partiyi getirsek, bir zaman sonra gelen parti için de biraz iyi biraz kötü deriz ve aynı şikayetleri sıralarız. Bu durumda tek bir çözüm var, yeni bir siyaset tarzı ve yeni bir siyaset şeklidir. Bunun için biz bir harekete geçtik.

Merkez Parti, bir hedefi ve gayesi olanların, bu maksat ve gaye için birlikte, yılmadan korkmadan, fedakarlıkla  yürüyüşüdür. Bu yürüyüş partimizin kuruluş tarihi olan 07.07.2014 te başladı. Her fikir ve bunun için çıkılan yolculuğun bir geçmişi vardır. Bu fikrin temellerinde  de insanlığın var olduğundan beri devam edip gelen, müspet düşünce, yani hayırlı işten, güzelden, iyiden, doğrudan, haktan, adaletten, hürriyetten, birlikten yana olma, şerrin ve kötülüğün, haksızlığın karşısında olma düşüncesi yatar. Her birimizin ömrü boyunca, hayatında biriktirdiği güzel fikirlerin filizlenme arzusu yatar. Hep söylüyoruz, partimiz bir ideoloji partisi değil, fakat tutarlı, güncel, geçmişi ve temelleri olan güvenli bir fikrin temsilcisidir. Devamlı, aktif, yaşayan, yeniliklere açık ve yeri doldurulamayan, ihmal edilmeyecek bir ideal ve fikir hareketidir.

Artık yanlış ve kötü şeylerle uğraşmaktan yorulduk, kavga yeter, sükûn, sükûnet, barış ve huzur istiyoruz.

Biz, önce insan diyoruz, hiç bir şeyci değiliz, idealleri ve fikirleri olan bir aileyiz. Fakat hiçbir fikrin ve düşüncenin düşmanı da değiliz. Bizim düşmanımız cehalet, fakirlik ve ayrımcılıktır. Bu üç düşmanı ise ilim, medeniyet ve birliğimizi temin ederek yenebiliriz.

Bizim ferdi planda dayandığımız ve güç aldığımız nokta inancımız ve değerlerimiz, içtimai hayatta dayanağımız ve güç kaynağımız ise, arkadaşlarımızla heyetlerimizde yaptığımız istişarelerimizdir.

Uzun bir ara ve hastalıktan sonra yeniden ziyaretlerime başladım. Mümkün oldukça devam edeceğim. Partimiz ve fikirlerimiz için şimdi gördüğüm alaka ve ilgi geçmiş yıllara göre daha iyidir. Mevcut siyasetin iktidarından  da muhalefetinden de herkes ümit kesmiş vaziyettedir. Onun için yeni bir çare, yeni bir umut ışığı gereklidir. Türkiye’nin her noktada getirildiği durum ortada ve mevcut durum kötüdür. Milletin gündemi ayrı, hükümetin gündemi ayrıdır.

Milletin gündemi ise; iş, aş, ahlak ve hukuktur.

Biz Merkez Parti olarak halkın gerçek gündemini konuşmak, bunları çözmek için varız.

Biz çağın kabul ettiği evrensel hukuk kurallarına göre hayatımızı hazırlamak isteyen, akıl ve vicdanı esas olan bir ekibiz. Geçmişimize gayet saygılı ve onunla yüzleşebilen, geleceğini ilim ve irfan ile kurmak isteyen bir aile, bir partiyiz.

Siyaset gerçeğini ve şu andaki kötü uygulamasını, siyasette etkili unsurları gayet iyi biliyoruz.

Fakat biz, ’’esası yalan, hedefi menfaat ‘’ olan mevcut siyasetin ve kurallarının muhalifiyiz ve  bunları reddediyoruz.

Dış anlaşmalarımız ve onlara bağlı iç destekçilerimiz yok. Bu sebeple  yarışa zor ve ağır şartlarda başladığımızı biliyoruz. Fakat biz kendi içinde bir değişim, dönüşüm, yeni bir devrim hareketiyiz. Bu hareket insanlığın kemale erme fıtri seyrinin bir devamı olduğundan engellenemez bir harekettir. Evet fıtrat yalan söylemez. Biz hakkın tarafındayız. Hak aldatmaz. Hakkın taraftan olan ise mağlup olmaz. Sonuçta hak mutlaka galip gelecektir.

AKP Siyasal İslam, MHP Milliyetçilik, CHP Atatürkçülük, HDP Kürtçülük dedi, hepsi de kendi fikrinin müfsidi oldu, yani dediğinin tersini yaptı ve kendi fikirlerini de öldürdü.

Biz evvela topluma asla yalan söylemeyeceğiz diyoruz.

Topluma, hürriyet, adalet, hukuk, aş ve iş vaadediyoruz. Kavga yeter, sükunet istiyoruz. Menfi hareketi bırakıp, her halimizle müspet hareketi, temsil edeceğiz,  yıkıcılığın değil yapıcılığın tarafı olacağız, diyoruz. Din üzerinden, tarihe mal olmuş değerler ve şahsiyetler  üzerinden, etnik temeller, mezhep ve meşrepler üzerinden asla siyaset yapmayacağız.

Bunun için bu fikrimizin herkese anlatılması lazım. Bunun için gayret, hatta  bu gaye uğrunda yanmak lazım.

Dünya fani; Kalıcı bir şeyler başarmalıyız, diyoruz.

Kimin için, kendimiz için, çocuklarımız için, insanlık için, istikbalimiz için.

İlk ortaya çıktığımızda bir kişiydik. Bilinmezdik. Bize kırk tane kulp taktılar. Olsun zaman en iyi müfessirdir, ahval ve hadislerde keşfedicidir dedik ve sabrettik.

Zaman kimin ne olduğunu gösterdi. Millet de, alem de artık bizi ve diğerlerini de  biliyor.

O halde  ‘’bu  günü düne eşit olan zarardadır’’ fikrine inandığımıza göre gayrete ve çalışmaya devam. Ben durmadım, sizin de durmanıza gönlüm razı değildir.

Bir kişiyle çıkılan yolda şimdi kimler var, ismini bildiğim ve bilmediğim çok kahramanlar var.

İşte bu kahramanları artırmaya, iyiyi, güzeli, adili, hayrı, doğruyu yaymaya, şerri, kötülüğü, yalanı, ifsadı, bozgunculuğu önlemeye çalışmak için durmadan, yorulmadan, bıkmadan ve sonucunu insanlardan değil, sadece Allah’tan bekleyerek faaliyetimize devam edelim.

Merkez Parti olarak insanları bölmeden, parçalamadan, sadece insan olmasını gerekli ve yeterli sayarak, önce insan diyerek, sonra biz bir aileyiz diyerek, sonra bu vatanda yaşayan Türk Milleti ailesini kucaklamayı, sonra bütün Türklük camiasını, sonra bütün insanlık camiasını kucaklamayı hedef olarak yürüyüşümüze devam edelim.

Ne zaman ne kadar derseniz; hapishaneleri boşaltana, satılan fabrikaların yerine yenilerini ve daha fazlasını kurana, herkese kabiliyetine göre iş ve aş bulana, herkesi bu bayrak altında korkusuz ve güvende yaşamasını temin edene, zalimin yüzüne zulmünü haykırıp mazlumun hakkını teslim edene kadar durmadan ve korkmadan yürüyelim.

Bu yolculuk ruhlar aleminden başladı: anne rahminden, çocukluktan, gençlikten, ihtiyarlıktan, kabirden, berzahtan, mahkeme i kübraya,  ordan ebede kadar gidecektir diye , tek dünyaya tapanlara meydan okuyacak başımız dik ebede kadar yürüyelim.

Şahsım ellidört, partim de dört yaşında ebede yolculuk çok uzundur ve oraya göre azık ister. İşte o yolculuk için azığı burada, beraber yaptığımız faaliyetlerle toplayarak yürüyelim. Mahcup olacağımız, utanacağımız işleri yapmadan birbirimize dayanarak, birbirimizden kuvvet alarak yürüyelim diye düşünüyoruz.

Bakalım zaman ne gösterir. Gayret bizden sonuç Allah’tandır.

 

VD: Erdoğan’ın Balkon konuşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

 

AK: Balkon konuşmasında sonuçları sineye çekmeyi önerdi. Üslubu bağırmalı ve rest çekmeli, yani eski üslubu tarzında değildi. Demokrasiye saygı havası vardı. Ekrem İmamoğlunun  başkan olması kıyameti koparmaz.

 

VD: CHP, İmamoğlu’nun arkasında durur mu? 

 

AK: Türkiye’de eğer belli yerlerden destek almıyorsa siyasete katılan her Anadolu evladının mukadderatı sıkıntılıdır. Göreceğiz arkasında kim var. Benim hissiyatım bazı düşüncelerim var. Ama erken olduğu için söylemek istemiyorum. İnsanlarla hemhal olmayı biliyor. Ama bu yetmez. Eğer aday yapmasalardı Türkiyenin bu şahıstan haberi olur muydu? Onun önünü açanlar eğer bundan sonra aynı şekilde devam ederse o da yol alabilir. Eğer bu olmazsa yalnız yürümeye çalışan Anadolu insanının sonu Muhsin Yazıcıoğlu örneğidir.

 

VD: Reis siyasete başlarken ne demişti. “Bir tek yüzüğüm var. Bunun dışında bende bir şey görürseniz bilin ki haramdır.” Sonuçta yüzüğü de parmağımızdan çıkaracaklarına göre, bence hepimiz için önce bir hesap verme, sonra tövbe ve helalleşme zamanı geldi ve geçiyor bile… diyorsunuz. Buradaki kastınızı biraz açar mısınız? Hesap verme nasıl gerçekleşecek ?

 

AK: Tövbe ile nihai hesap Allah’a olur. Millete hesap yargıdave burada olur, olmalıdır. Ben 17-25 aralıkta Tayyip beyin yerinde olsaydım muhakemeye razı olurdum. Onun yerinde olsam bütün zeminleri, mahkemeleri ben teşekkül ettirdim. Bu zeminlerde herkes nasıl muhakeme ediyorsanız beni demuhakeme edin der ve kendim mahkemeye giderdim.
Ben mal beyanında bulunurdum. Bu tarz düşünce sadece benim fikrim değildir. İnsanın siyasi hayatının tereddüde tabi olup olmaması, mal varlığındaki değişim ile ölçülür. Siyaset mal varlığını artırma, kendini bir yerden bir yere taşımakdemek değildir.

Karslı için siyaset, adaleti millete öğretme zamanı ve imkanıdır. Siyaset millete karşı vefakarlık demektir. Bu da mahkemei bradan önce yargıya hesap ve ibra ile olur.

 

VD: “İstanbulun kaybı sadece AKP zihniyetini değil, AKP finansını da sıkıntıya sokacaktır. Özellikle AKP’nin elinde olan basının %98 ini beslemek, hele hele o aklı az nefsi kudurmuş bir kısım riyakarları doyurmak bundan sonra daha da zor olacaktır.” diye yazdınız Twitterda. Bu saatten sonra Erdoğan yandaş basını ne yapmalı? Zira ters köşe yatırdılar seçim neticesini…

AK: Erdoğan’ı yıkan unsurların en başında en yakınındaki insanlar gelir, en yakın bakanları. Mesela, ekonomi ve adalet bakanlığındaki başarısızlığı Erdoğan’a fatura olarak yazıldı. Basının tamamı Erdoğan’a ait gibi oldu. Oysa başta öyle değildi. Sadece bir Kanal 7 vardı. Saadetle arasında tartışmalı idi o da. Şimdi bütün basınla, kendini sabahtan akşama kadar millete anlattırdığın bir siyaset ve basın siyaset değildir.

Her yerde faydalı ve kalıcı olan birleştirici siyasettir. Bunun için ortak alanları geliştirmek gerekir. Yüzüğünden başka bir şeyi olmayan Erdoğan, şimdi bu basının giderini nasıl karşılayacak? Öyle insanlar var ki bedava konuşsa ben şahsen benimle ilgili konuşmasını istemem. Şimdi büyükşehirleri ele geçirenler belediyenin önemli gelirlerini incelemeye başlasınlar. Mesela reklam ve ilan gelirlerini incelesinler. Özellikle açık hava medyasını incelesin. Kazanmadığınız seçimi mecralarda nasıl neşredersiniz diye sorsunlar. Bence bu mecrayı kullananlar, siyasi muktedirler ile al gülüm ver gülüm içindeler. Önemli finans kaynakları olan İstanbul’daki bu mecralar kaç yıldır kime nasıl ihale edilmiş, bunlar mutlaka mercek altına yatırılmalıdır.. Ben bunu biliyorum. Ben bu mecralarda vaktiyle yerli ortak olarak %50 hisse sahibi idim. Sattım ve kaçtım. Kendi kendime burada durulmaz dedim. Ben hissemi 5 milyon dolara satıysam benden alan belki 500 milyon dolara sattı. Bunlar kocaman paralar ve mutlaka masaya yatırılması lazım. Benim aklımdan zorum mu vardı, fakat çamur bulaşacak dedim ve kaçtım. Eğer bunun gibi işlemleri masaya yatırmazlarsa doğru olmaz. İBB’de kaç kişi çalışıyor .O kadar arabayı kim kullanıyor. Bütün bunlar masaya yatırıldığında gayrı usuli işlemleri göreceksiniz.İstanbulun belediye zararları nereye gitti. 
Size Binali Yıldırım neden İstanbula getirildi? Çünkü Binali Yıldırım AKP içinde en iyi finans üreten kişidir… Özellikle kanal projesi vardı ve ciddi kaynak üretilecekti…

Cenabı hak İstanbul ve İstanbulluları korudu. Külli kader işte budur. Bu seçim sonucu çok önemli. ve insanlar isabetli mesajlar verdi. Millet şuurlu oy verdi. Çifte sigorta yaptı. Orta yol buldu. Bizler şimdi siyasi ve hukuki kontrolü takip edeceğiz.

 

VD: Külli musibetler, sonuçta külli hayırlar getirir. Bundan sonra Türkiyede olumlu, ilme, adalete, hukuka, evrensel ilkelere dayalı ve bireyin mutluluğunu ve temel hak ve hürriyetlerini esas alan hareketler başarılı olcaktır. Tek adam sistemi değil, kurumsal yapılar kazanacaktır…” diyorsunuz. Parlamenter Sisteme mi geri dönülmeli midir ?

AK: Siyaset şu anda ilmi esaslara göre değil, cehalet esasına göre yürüyor. KP il başladığında %34 ile iktidar oldu. Şimdi %51e mahkum oldu. İnsan eşi ile bile idare edemediği zaman boşadım diyor ve boşanıyor. AKP ve Tayyip bey ise, yanlışları sonucu kendisine iblis diyen adamla yanyana geldi ve hep yanyana kalmak zorunda. Bu bize mahsus başkanlık, yeni dikilen ağaç zehirli meyvesini verdi. Bakın Osmanlı’nın sonun ikiyüzyılından bu yana Türk siyasi hayatında arayış nedir biliyor musunuz? Tek adamın yanına bir ikincisini bir meclisi nasıl ekleriz. Bunun yanına meşvereti nasıl ekleriz. Veli denilen Abdülhamide karşı, Osmanlı ilim adamları 1. Meşrutiyette meşveret önemlidir diye, meşrutiyete taraftar olarak mukabele etmişlerdir. Biz cumhuriyeti geliştirelim derken cumhurbaşkanlığı sistemi dedik padişahlığa geri döndük. Şu anda meclis yok. Bakan yok. Bakanlar nasıl hakaretler ediyordu seçimde gördünüz. Bunun sebebi neydibiliyor musunuz? Ne diyorlardı. Beni reis atamış. Benim millete hesabım yok, hesabı reise veririm, o halde onun dediğini der ona göre konuşurum. Reis ne dedi balkon konuşmasında, ben 4.5 yıl daha buradayım. Eskiden olsa bu partide insanlar ne derdi? Vicdanı olanlar en azından ne derdi?Bu parti ile olmuyorsa başka partiler ve koalisyonlarla arayışlar bulalım. Şimdi meclis usulen yerinde duruyor. Fakat bütçe bile hazırlayamadı. AKP de MHP de Reisin hazırladığı bütçeye hiçbir ilave yapamadı. Ben bütçe hazırlığında grup başkanlarını aradım. Ne yapıyorsunuz diye sordum. Bütçe hazırlıyormuş gibi yapıyoruz yanıtı aldım. Bu şartlarda İktidar cehalet üzerine, müzakeresiz bir sistem üzerine gidiyor. Burada fıtrata aykırı bir durum var, su yukarı gitmez. İki altenatif olacak , ya bu başkanlık sistemi denetimi ve müzakereyi kabul edecek. Ya da meclis sistemine geri dönülecek.

 

VD: Bahçeli’nin “bundan böyle sadece Büyükşehir BB seçimi yapılsın” diye bir teklifi oldu. Bu konudaki yorumunuz nedir?

 

AK: Bu fikre göre bundan sonra milletvekili de seçmeyelim. Parti başkanlarının atamasına bırakalım. Hatta vekile de gerek yok. Bahçeli 60 vekillik oy alıyorsa onun elinin üstüne 60 yazalım. O el kaldırdığında direk 60’lık tesir etsin. Erdoğan 314, Kılıçdaroğlu 140 etsin. Boşa maaş vermeyelim. Emir komuta sistemi içinde işler yürüsün, iktidar konuşarak zaman kaybetmek istenmiyor. Müzakare zaman alıyor diyorlar. Bu durumda meclis de küçülmüş olur. Ama illa önlerinde ceket ilikleyecek adama ihtiyaç varsa biz onları, yani parti başkanlarını seçelim, onlar da kendi adamlarını seçsin. 

 

VD: Akademi Hukuk olarak ya da bir avukat olarak sormak isterim. Ülkenin esas önceliği adalet ve ekonomidir. Bunu sizde teyit ediyorsunuz. “Hapishaneler masumlarla dolu ve evlerde, iş yerlerinde yangın var. Hükümet ise dünyada en yüksek faizlerle borç topluyor.” diyorsunuz. Sizce hükümet elzem olarak ne yapmalıdır?

 

AK: 1- Derhal hapishaneler boşaltılmalıdır.

2- Yıllardır haksızlık yaptıkları insanlardan özür dilenmelidir ve hakları iade edilmelidir.

3- 15 temmuz olayları sebep ve sonuçlarıyla detaylı incelenmelidir. Yargılananlar adil ve eşit bir şekilde yeniden yargılanmalıdır.

Umumi sulh ve vicdanları rahatsız etmeyen affa ihtiyaç vardır.

Kavga dili terk edilmelidir.

Suriyeden derhal çıkılmalı ve Suriye hükumeti ile konuşulmaya başlanmalıdır.

Terör yoksulların savaşı, savaş ise zenginlerin terörüdür. Terörü önlemek için, yoksulluk üretmememiz lazım. Hükumet adaletsizlik ve işsizlik üretiyor. Bu ise terörü üretiyor.

Adliyeler çok kötü. Hakim nedir, bilir misiniz?.

Hakimin 4 meziyeti vardır hakimin. Nezaketli dinler. Akıllıca soru sorar. Tereddütle delillere yaklaşır. Objektif bir sonuca varır. Yargıtay başkanı milletin %10u suçludur dedi. O halde bu kadar dava dosyası ve soruşturma dosyası bu kadar az, sayıca ve kalitece yetersiz savcı ve hakimlerce nasıl çözülecek? Bunlar nerede yaşıyor ben bilmiyorum,  kimse bunları görevden almasa da eğer akıllı ve insaflı iseler, bu işler böyle olmaz diye kendileri ayrılmalıdır.

Size sorum şu: Her gün Sultanahmette hutbe okuyan birinin gel sen Bilim Teknoloji üniversitesine rektör ol dense ne yapması lazım? Bence ne diyecek ve ne demelidir? Kurana göre ehliyet ve adalete dair cevap vermesi lazım. Ben ehil değilim siz de bana bunu teklif ettiğiniz için adil değilsiniz, dolayısıyla ben bu işte yokum demesi lazım, fakat demiyor ve oraya atanıyor. İşte bu mantıkla bu hükumet daha çok sürünür ve bizi de süründürür.

 

VD: Son soru; BOP konusunu en iyi bilenlerdensiniz. BOP’tadeğişen ne oldu ? Ya da uygulamaya devam ediliyor mu ?

 

AK: Hiçbir şey değişmedi. İsrailin ilk önceliği güvenliğinin sağlanması idi. İsrailin güvenliği için, en büyük engel Suriye idi. Suriye yerle yeksan edildi. Golan tepeleri vs. Zulümleri siz de görüyprsunuz Kudüs başkent ilan edildi. Ortadoğudaharitayı bizim hükümetin yardımı ile değiştirdiler. Bazı ülkeler artık kağıt üzerinde var. Libya, Yemen, Suriye , Irak vsperişan edildi. Son aşamasında ise Türkiye için beka söylemi  gündeme sokuldu . Ama Türkiyenin yapısı değişik buna muvaffak olamazlar, inşaallah. BOP’ta diğer proje insanları İslamdan soğutmaktı. Bugün dindar biri ile mi seküler biri ile mi iş yapmak istersin diye sorsalar ikincisi tercih edilir. Eskiden Müslüman dikkatli, itimada şayan insan idi. Bu hükümet bunu tersine çevirmeyi başardı. BOP’un Siyonist güçleri ve planları her gün dünyada etkinleşiyor.

 

VD: Bu karikatür size ne anlatıyor ?

 

AK: Sonun başlangıcı denebilir. Bu gidişle AKP gider. En son en üstteki şahsa da dokunur. Ben ille de gitsin demiyorum. Tayyip bey ve ekibine olan teveccüh dünyada kimsede yoktu ama bunu kullanamadılar. İktidarın zehri onlar için kötü oldu. STK ve cemaatlar da burada hatalar içinde kaldı ve bu yozlaşmayı hızlandırdı. İnançlı insanlar yanlışı söylerdi hiç bu yapılmadı. Elimizle büyüttük tehlikeyi. Millet ve iktidar olarak karşılıklı hatalar yaptık. Aydınların hatası ise çok büyük. Bir Hukuk dekanı kalkıp bir yargılama ve düzenleme hakkında bir söz edemedi.

 

VD: Cemaatlerin, tarikatların siyasete ve ticarete bulaşmaması ya da alet olmaması için ne yapmak, neyi düzenlemek gerekir ?

 

AK: Bireysel ve sistem ahlakı olmalı. Cemaatin liderine banka açarken sistem sormalıydı, bu parayı nerden buldun? Bir hükümetin başı cemaatin başı ile banka açıp kurdele keser mi? Ben Horasanlıyım. Cemaatlerin içinde doğdum. Cemaat,ahlaklı insan yani cennet kafilesi yetiştirir. Fırıldak devlet adamı ya da fırıldak ticaret erbabı yetiştirmez. Ama bu noktaya gelme sebebimiz cehalettendir. Kurandaki emre ihanet ettik. Meşverete ihanet ettik. Ahlaki ve siyasi kontrol olsa cemaatler bu hale gelmezdi. Cemaatler hükumete 82 milyonun parasını bir cemaate veremezsin demeliydi, demedi, aldı yedi, kendini de hükumeti de mahvetti.