Kent ve Konut Politikası

22 Mayıs 2018

Kentleşme kavramı, ekonomik ve sosyal çevresel boyutta belli dengeleri gözeten, bölgesel ve küresel kalkınma görüşü (ufku) ile uyumlu ve bu görüşe etkin bir şekilde katkı sağlayabilen çok boyutlu bir kavram olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, içerisinde hem temel insani ihtiyaçlar, çevresel değerler, sosyal eşitlik ve adalet gibi etik ve felsefi konuları hem de işsizlik, sağlık, yoksulluk,
altyapı gibi daha ekonomik ve siyasi konuları barındırmaktadır. Hava kirliliği, çevresel ve sosyal harcamalar, enerji ve su tüketimi, trafik yoğunluğu, çöp yönetimi gürültü ve koku kirliliği, yoksulluk, işsizlik, eğitim, konut, kurumsal kararlarla katılım, suç oranı ekonomik sürdürülebilirlik, sosyal adalet, şehir güvenliği ve yeşil alanların niteliği kentleşmenin sürdürülebilir olup olmadığını belirlenmesindeki ölçülerdir. Ülkemizin en önemli sorunlarından biri de plansız kentleşmedir. Bu durum; hızlı nüfus artışı konut yetersizliği, düzensiz göç, tarım ihmali, doğa tahribi ve arazi yağmalanması gibi olumsuzluklardan kaynaklanmaktadır. Kentleşmedeki çarpıklık ormanlarımızı, yeşil alanlarımızı,
sularımızı yok ediyor, tarım alanlarımızı tahrip ediyor, turizmimizi baltalıyor, haksız kazancı besliyor ve ülkemizin çirkinleşmesine yol açıyor. Son yıllarda siyasi iktidar, insan haklarına, mülk edinme hakkına ve anayasaya aykırı olan “Kentsel Dönüşümü” başlatmıştır. Belediyeler en uygun, en düzgün şehir planlamaları yapsalar da, Hükümet’in kararları kendi eline alarak, kentsel dönüşümü merkezin tekeline almış olması, yerel yönetimlerin demokratik hakkına tecavüzdür. Kentsel mekanın yeniden üretim ve yaşanabilir hale getirilebilmesinde sürdürülebilirlik, katılım gibi tüm toplum kesimlerinin ortak kararları, kesinlikle kent planına dayanarak kentsel dönüşüm projeleri pilot bölgelerden başlayarak ele alınması gerekirken, bunların hiçbiri dikkate alınmadan işleme konmasını, öncelikle birey hakkına mülkiyet hakkına ve toplu yaşama hakkına tecavüz olarak görürüz. Doğru bir alan tanımı, doğru bir projelendirme süreci, doğru bir finansman ve uygulama modeli ve toplumsal alanın tümünü kavrayacak biçimdeki bir anlayışla ele alınması gerektiğini ve mutlaka mekan sakinlerinin ortak kararının kaçınılmazlığını savunmaktayız. Tüm dünyada kentsel dönüşüm bölgeleri eski sanayi, liman, üretim, depolama alanlarından başlayarak, yaşanmaz haldeki mekanlara kayarken; Türkiye’de kentsel toprağın kentsel rant esas teşkil ettiği tüm açıklıkla görülmektedir. Özellikle İstanbul gibi büyük kentlerde, kentsel dönüşüm adı altında, kentlerin coğrafi, tarihi dokuları tahrip edilerek gökdelenler dikilmesini tam bir rant paylaşımı olarak görmekteyiz. Sermayeyi elinde tutmak amacıyla, inşaat alanı yaratmak için kentsel dönüşümün bir araç olarak kullanılmasını toprak mülkiyetine haksız olarak el koymak sayarız. Kent varoşlarında yıllara dayanan gecekonduların sahiplerinden Kentsel Dönüşüm Yasası ile alınmasını ve bu alanlara acayip çok katlı binaların dikilmesini, bir yandan çok kötü kentleşme görürken diğer yandan; mülke el konulmasını da bir hak gaspı olarak görürüz. Diğer taraftan, kamu mülkiyetinde olan alanların da kentsel dönüşüm yolu ile ranta dönüştürülmesini, tümüyle halkımızın ortak malına el koymak olarak tanımlarız. Bu itibarla partimiz iktidarında, öncelikli olarak Kentsel Dönüşüm Yasası kaldırılarak; yerine yukarıdaki olumsuzlukları ortadan kaldıran, çağdaş kentleşmeyi esas alan ve mutlaka hakkaniyete riayet eden bir yasa çıkarılacaktır. Merkez Parti iktidarında yaşam kalitesine, kentin fiziksel görünümünü sosyoekonomik gelişmişliğini çevre ve sağlık özelliklerini dikkate alın; kenti ilgilendiren tüm alanlarda yerel yönetim özel sektörün, üniversitelerin, STK’ların ve kentli halkın ortak çalışmalar yaparak, kentsel stratejiler geliştirmesine fırsat veren politikalar izlenecektir. Kentleşme ve konut meselesinin çağdaş standartlara kavuşturulmasının önündeki en büyük engel olan iç göç; izleyeceğimiz tarım ve hayvancılık politikaları, kırsal kalkınma ve köye dönüş projesi gibi politikalarla büyük oranda çözüme kavuşturulacaktır.
Merkez Parti iktidarında, şehir planlarına aykırı kentleşmeye izin verilmeyecek, şehirlerimizin altyapı sorunları çözüme kavuşturulacak, kurulu şehir bölgesinde imar tadilatı yapıp yoğunluğu artırmak yerine, gecekondu bölgelerinde imar ıslah planları gerçekleştirilecek ve mücavir alanlardaki planlamanın sürat kazanması sağlanacaktır. Merkez Parti iktidarında, şehirlerin doğal ve tarihi dokularının korunmasına yönelik uygulanan SİT politikası yeniden gözden geçirilerek şehirlerin dokusunu bozan yapılaşmanın önüne geçilecek, uzun vadeli programlarla şehirlerin yaşanabilir, sağlıklı, çevre güzelliği taşıyan mekanlar haline gelmesi sağlanacaktır. Kent halkının sağlık, eğitim, spor, kültür gibi ihtiyaçlarını karşılayacak kamu kurumu, hastane, üniversite, okul gibi mekanların inşası belli ilke ve kurallara bağlanarak halkın kaliteli hizmet alması sağlanacak, kentlerde yaşam kalitesini yükselten uygulamalar öncelikli bölgeler göz önünde bulundurularak yaygınlaştıracaktır. Kentlerimizdeki gece kondu çarpıklığının giderilmesi öncelikli konu olacak, sanayi ortamlarında sağlıklı ve insancıl üretimlerin gerçekleştirileceği bir kentsel alt yapı yaratılacak, alt yapı oluşumunda, çocukların, gençlerin, yaşlıların ve engellilerin durumları ayrı ayrı dikkate alınacak, şehirlerin ulaşım sorunlarına çözümü için yer altı ulaşım projeleri desteklenecek, deniz yolları ve raylı sistem uygulaması yaygınlaştırılacaktır. Merkez Parti iktidarında, arsa ve arazi yağmasına son verilecek, imar düzeninde kamu yararı esas alınacak, imar da yerel planları yargı kararlarına açık olacak şekilde belediyeler yapacak, imara açılacak araziler Türkiye ölçeğinde ilgili uzman, mühendis ve şehir plancılarının merkezi planları ile belirlenecektir. Sosyal konut yapımı geliştirilecek, konut yapımında depreme karşı dayanaklılığı sağlayan yapı denetimi ciddiyet ile takip edilerek yürütülecek, mevcut yapıların depreme dayanım kapasiteleri belirlenerek verilecek teşviklerle çok zayıf olanlar yıkılacak, orta düzeyde olanların depreme
dayanıklılığı güçlendirilecektir. Ülkemizin doğal afet alanlarını deprem kuşakları sınırlarını belirleyen doğal afet riski haritaları hazırlanacak, yeni verilerle sürekli güncelleştirilecek ve arazi kullanımları bu haritalara göre belirlenecektir. Merkez Parti iktidarında, dar gelirli halkımızın konut sahibi olmalarına önem verilecek, konut maliyetlerini düşürmek ve imar planlarına uygun toplu konut yapımını teşvik etmek üzere, kent çevrelerindeki kamu arazileri arsa üretime tahsis edilerek kooperatiflere ucuza satılması veya kiralanması kolaylaştırılacaktır. Sağlıklı nesillerin ancak sağlıklı ortamlarda yetişebileceği inancından hareketle, vatandaşlarımızın sağlıklı mekanlarda yaşamaları için, uygun olmayan evlerden ve gecekondu gerçeğinden kurtarılmaları öne alınacaktır.

1-Gecekondu kültürü, insanın yıpranması ve sorunlu hale gelmesinde, gelişmenin engellenmesinde, diğer ortamlardan daha fazla etkili olmaktadır. Bu nedenlerle, mağduriyet göz önünde tutularak gecekondu gerçeğinin ortadan kaldırılmasına çalışılacaktır. Köylerde de şehirlerde olduğu gibi, depreme dayanıklı evler ve hayvan ahırları yapımında devlet proje ve düşük taksitlerle uzun vadeli kredi desteği sağlayacak, gerekli yerlerde hibe yardımlara gidecektir. Şehirlerle köyler arasındaki farkları azaltmak genel politika olacaktır.

2-Son yıllarda uygulanan dayatmacı politikalar bilgisizlik ve ilgisizlik sonucunda toplum iyice fakirleştirilmiş, nüfusun büyük çoğunluğu İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlere yığılmıştır. Düzenli bir şehir planlaması, konut yapımı ve şehirleşmenin manevi kültür kaynakları, ilgili kurum ve kuruluşları çok yavaş, gecikmeli ve yetersiz ele alınmaya başlandığından, işler oluruna kaldığından, bu karışıklık ve düzensizlik insanımızın kalite ve yaşayış tarzını da menfi anlamda etkilemektedir. Çevre hem bir kültür hem bir eğitim demektir. Görerek ve yaşayarak gelişmeye ayak uydurmak demektir. Düzenli şehir; emniyet, çevre bilinci ve mensubiyet duygusunu pekiştiren önemli bir geliştirme unsurudur. Bu onu geçmişte hem iyi bilinemediği hem de ihmal edildiği için pek çok problemi de beraberinde getirmiştir. Bu şehirlerde oluşan varoşlar; eğitim ve kültür politikasızlığı ve işsizlik yüzünden ihmal edilmiş ve böylece özellikle büyük şehirler çetecilerin, gaspçıların, soyguncuların, hırsızların, uyuşturucu kullanıcılarının ve her türlü mafyanın adeta işgali altına sokulmuştur. Varoşların bir kısmı silahlı çeteler marifetiyle kurtarılmış bölgeler haline getirilmiş, bölücü faaliyetler artık büyük şehirlerimizde bile pervasızca uygulanır duruma getirilmiş. “Güzel ahlak” demek olan yüce dinimiz adına söz söylediğini veya politika yaptığını iddia edenler, bütün bu dertlere sosyal, kültürel, ekonomik, dini ve ahlaki manada çare arayacakları yerde, bu problemlerden bilerek köşe bucak kaçmakta, bunlara uygun çözüm ve çare aramamaktadırlar. Partimiz çaresizliği çare olarak kabul etmeyecek ve Türk Toplumunu çürümeye ve kokuşmaya sürükleyen bütün bu olumsuz gelişmelere çare bulacaktır.

3-Sağlıklı hayat ve sağlıklı şehirleşmenin süratle yakalanabilmesi için, modern şehircilik kurallarına uygun yaşayış alanları ve binalar yapılacaktır. Geliri yeterli olmayan vatandaşlarımız için, toplu konutlar, sosyal konutlar, alt yapısı ve projeleri hazır konut yerleri üretimine daha çok hız verilecektir. Uzun vadeli ve ucuz kredilendirme yolları daha çok genişletilecektir. Dünyada mekan, Ahirette iman sözü boşuna yerleşmemiştir. Partimiz bunun arka dünyasını da iyi anladığı için, konut meselesini bir devlet politikası olarak daha etkin bir şekilde sürdürecektir.